Archives

31 Ekim 2011 Pazartesi

İstanbul'un Göbeğinde Huzur Dolu Bir Medrese: CAFERAĞA MEDRESESİ


Caferağa Medresesi
Caferağa Medresesi, Alemdar Caddesi boyunca Sirkeci'ye ilerlerken Ayasofya eşsiz görkemini geride bırakıldığı an  Gülhaneye varmadan sağda bir sokak uzanır... "Caferiye Sokağı" ve Caferağa Medresesi tabelası gözünüze çarpar. Sultanahmet meydanının o karmaşası, tranvay sesleri, araç sesleri biranda kaybolur o sokağa girince... Taş döşeli sokak, ahşap ve taştan yapılmış evler restore edilip eski çehresinede bürününce bir Osmanlı sokağı havası süzdürür... Sokak içinde ellimetre kadar ilerledikten sonra solda yokuş aşağı inen dar bir sokak(Soğukkuyu Çıkmazı) muhteşem görünümüyle dikkati çeker. Yokuş aşağı medresenin kapısına doğru ilerlerken çevresinde bulunan küçük el işi sanat atölyelerindeki sanatçıları gözlemlemek mümkün. O kadar sükünet havası vardır ki sanatçılara imrenmemek elde değildir. Medresenin kapısından girildiğinde ise İstanbul'un Mimarı Sinan, yaptığı eserin başında bekleyen bir nöbetçi gibi selamlar bizi...
 Medresenin banisi Cafer Ağa, Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaşamış ve Babüssade ağalarındandır. Hadım ağa olan Cafer Ağa görev yaptığı 1554-1557 yıllarında medresenin yapımı Mimar Sinan tarafından  başlanmış. Cafer Ağa'nın 1557 de ölmesiyle medresenin yapımı kardeşi Haremağası Gazanfer Ağa tarafından 1559'da tamamlanmış ve eğitime açılmıştır.
 Caferağa Medresesi bir külliyeden bağımlı olmayan bağımsız bir medresedir. Kemerli bir kapısı dörtgen bir avluya sahiptir. Avlunun etrafınfaki hücreler dershanelikler oluşturmaktaymış. Eğimli bir araziyi yapıldığı için oldukça hareketli bir görünümü vardır medresenin Mimar Sinan burada eğim mimarisini çok iyi uygulamıştır. Medrese giriş kapısında üç kitabe yer alır. Biri üstte diğerleri sağında ve solundadır. Üstteki kitabede Yerebatan Sarnıcı'ndan medreseye su bağlanması için Kanuni Sultan Süleyman'ın izin verdiği belirtilir. Diğer iki kitabede ise medrese kandillerine zeytinyağı alınması için hayırseverlerin yaptığı bağışla ilgilidir.
 





 1989 yılına kadar yoksullara barınak olarak kullanılan medrese o tarihten itibaren Türk el sanatlarının öğretildiği, üretildiği ve satıldığı kültürel, turistik bir mekana dönüşmüştür. Ayrıca avlunun içerisinde kafe hizmeti de verilmektedir. Sakin ve hoş ortam arayanlar için özellikle tavsiye edebilirim.


                                      CAFERAĞA MEDRESESİ'NDEN KARELER










   
Şehr-i İstanbul Facebook Sayfasını
 
Copyright 2010 İstanbul