Şehr-i İstanbul

1 Ağustos 2011 Pazartesi

İstanbul'da Adalet Sancağı: ADALET KULESİ

Adalet Kuelesi -Topkapı Sarayı-

Topkapı Sarayı
Her ülkenin geçmişinden gelen hükümranlıklar ve bu hükamranlara ait bir saray yapısı vardır. Bu sarayların hemen hepsi yüksek, gösterişli, ihtişamlı, altın işlemeli muazzam yapılardır. Peki ya Osmanlı'nın Topkapı Sarayı bunların aksine en fazla iki katlı, yüksek olmayan fazla ihtişamın bulunmadığı ama el sanatlarının muazzam işlemeciliğinin kullanıldığı yapılardır. Düz bir zemin üzerine yayılarak yapılan Topkapı Sarayı'nın yüksek ve aşırıya kaçan ihtişamının olmamasının tek sebebi Padişahların Allah'ın kulu olduklarını unutmamaları verilen o hükümranlığın cihad anlayışının, O'nun yolunda bir hizmet olduğunun farkında olmalarıdır. Topkapı Sarayı'nın aksine camileri ise yüksek ve ihtişamlı yapmaları da oldukça manidardır. 
Adalet Kulesi ve Kubbealtı
İşte bu Topkapı Sarayı'nda öyle bir yapı vardır ki Topkapı Sarayı'na yukarıdan bakar ve İstanbul'dan imparatorluğa adalet dağıtırdı. Bahsettiğim bu yapı Topkapı Sarayın'ın en yüksek yapısı Adalet Kulesi'dir. Osmanlı Padişahları mütavazi saray yapılarının içine diktikleri bu yüksek yapıyla yıllardır dilden dile konuşulan Osmanlı adaletinin ete kemiğe bürünmüş hali olarak sarayın içinde görkemini sergiler. Yalnız sarayın içinde değil İstanbul'un her köşesinde görülen bu yapı İstanbul'da adaletin                                                        dağıtımının, yönetiminin göstergesi olmuştur.  
Divan-ı Hümayun odası
 Kubbealtı altı denilen yerde Adalet Kasrı'nın hemen yanında yükselen Adalat Kulesi Osmanlı'nın yönetim kararlarının alındığı yer olmuştur. Günümüzde Bakanlar Kurulu ile eş değer olan Divan-ı Hümayun toplantıları burada olup bu toplantılara vezirler, şeyhülislam, yeniçeri ağası ve kazaskerler katılır isteğe göre başka yönetim kollarından isimler de çağrılmaktaydı. Fatih Sultan Mehmed zamanına kadar Divan-ı Hümayun toplantılarına Padişah bizzat başkanlık ederdi. Zamanla vezirlerle müzakerede bulunmasının uygun olmadığına kanaat getirmiş olmalı ki, Padişahın küçük kafesten
takip etmesi uygun görülmüştür. Padişah, istediği zaman toplantıya katılır, salona açılan kafesli pencereden tartışmaları izlermiş. Fakat ilginç olan yanı şu ki, vezirlerin hiçbiri Padişahın orada olduğunu bilmezmiş. Padişah eğer gelmişse, camı tıklatarak yada perdeyi kapatarak toplantıyı bitirirmiş. Padişahın orada olduğu da ancak böylece anlaşılırmış. Böylece Padişahın herkesi gördüğü ama Padişahı kimsenin görmediği bir yönetim mekanizması kurulmuştur. 
Babıali
 19. yy sonlarına kadar Topkapı Sarayı'nda Kubbealtında Adalet Kulesi'nin gözetiminde devam eden bu toplantılar bugünkü İstanbul Valilik binası olan Babıali'ye taşınmıştır. Ancak Adalet Kasrı'nın işlevi bitmemiş zaman zaman elçileri, ağaları, vekilileri ağırlamış; şenliklere, sevinçlere, isyanlara şahit olmuştur.
 Adalet Kulesi tarih sahnesinde yerini almadan önceki son büyük işlevi ise yeniçerilerin ortadan kaldırıldığı 1826 Haziran'da üstlenmiştir. İsyancı yeniçerilerinin topa tutularak mezar taşlarının bile sökülerek ortadan kaldırılması kararı Kubbealtında alınır ve kafesin arkasındaki II. Mahmud'a sunulur. Padişahın da onayıyla yeniçeleriler ortadan kaldırılır ve idare sınıfı rahat bir nefes alır. Osmanlı'nın Osmanlı olmasında en büyük emeğe sahip olan yeniçeri ne yazık ki devletin son zamanlarında isyanların kahramanı olmuş ve kaldırılmaları Vaka-i Hayriye olarak adlandırılmıştır.
 Osmanlı'da adaletin taçlandırıldığı bu yapıya değindik, peki ya Osmanlı padişahlarının adalet anlayışı? Osmanlı padişahları bilirlerdi ki herkes Allah'ın kulu ve herkese bu adalet eşit dağıtılmalı. Bunu Osmanlı Padişahları'na Allah tarafından verildiğine inanan Padişahlar ve adalet dağıtan vekiller son zamanlara kadar ellerinden geleni yapmışlardır. Bu görev 600 yıl öyle bir işlemiştir ki yeri gelmiş Osmanlı Padişahları adalet makamının verdiği karar uymak zorunda kalmıştır. Bunun en açık örneği anlatılanlara göre şudur ki: Fatih Sultan Mehmed bir yere cami yaptırmak ister ancak yaptırmak istediği o yer bir Rum'a aittir. Rum arsayı satmak istemez Fatih Sultan Mehmed arsanın bedelinin bikaç katını teklif eder ama kabul etmez adam. Fatih bunu adamın nefsiyle verdiği karar olduğunu düşünüp kendisininkini ise ruhani, Allah yolunda hizmet olduğunu yorumlayarak camiyi buraya inşaa ettirmeye başlar. Rum perişan halde Padişah bile bunu yapabiliyorsa der. Rum'a, kadıya gitmelerini önermişler ve adaleti orada aramasını Osmanlı da adaletin herkese eşit olduğunu söylemişler. Rum bu duruma pek inanmaz ama gider kadıya durumunu arz eder. 
 Mahkeme günü gelir. Fatih Sultan Mehmed'in mahkemeye geldiğini gören adam hayretler içerisinde kalıyor. Kadı efendi oturuyor Cihan Padişahı ayakta ve mahkeme başlıyor... Fatih Sultan Mehmed zorla adamın arsasını ikisab etmekten suçlu bulunuyor ve kolunun kesilmesi kararı çıkıyor. Ancak Osmanlı yasalarında İşlenen suçun maddi olarak bir karşılığı varsa ve mağdur taraf kabul ederse mal mülk ödenerek ceza affedilebiliyor. Fatih Sultan Mehmet bunun üzerine 200 altınlık arsaya 2000 altın önerip ve hergün bir altın verme teklif ediyor adama. Adam bu duruma çok şaşırıyor! Osmanlı adaletinden çok etkileniyor ve kabul ediyor teklifi. Mahkeminin bitmesiyle ayağa kalkan kadı Padişah'ın eteklerine eğilerek "Padişahım, şu ana kadar ben Allah'ı temsil ediyordum. Ben oturuyordum, siz ayaktaydınız. Çünkü siz maznun mevkiindeydiniz. Allah'ı temsil eden siz değildiniz. Adaleti veya adaletsizliği temsil ettiğiniz, mahkemenin sonunda belli olacaktı. Ben Allah'ı temsil ediyordum; adaletin sahibi bendim o sırada. Şimdi benim görevim bitti. Şimdi bana, size tâbî olan, sizin imparatorluğunuzun bir kadısı olarak el etek öpmek düşer." diyor.
Adalet Kulesi
  


Osmanlı'nın 400 yıl boyunca yönetiminin idare edildiği Kubbealtı günümüzde ziyaretçilerini ağırlamaktadır. Osmanlı'da adalet denilince akla gelen yapılardan biri olan Adalet Kulesi ise o eski günleri yaad etmekte ve o eski adalet dağıttığı, yönettiği imparatorluğa hasret kalarak bakmaktadır her gün İstanbul'una..
Şehr-i İstanbul Facebook Sayfasını

5 yorum:

  1. Merhaba arkadaş,

    Emeğine saygı duyuyorum ama en azından kullandığın fotoğraflar için sahibinin adını ve aldığın linki belirtsen daha uygun olur.

    YanıtlaSil
  2. kusura bakmayın fotğrafınız kaldırıldı. Genel itibariyle kullanıma açık fotoğraf sitelerinden alıyorum kendi çekmediğim fotoğrafları, sanırım gözden kaçmış.

    YanıtlaSil
  3. Rica etsem, Adalet kulesi kadar yüksek olmayan çok sayıdaki, minare benzeri kulelerin ne olduğunu açıklar mısınız ? Saray içerisinde bu kadar çok sayıda cami olmadığını biliyorum ve minareler bu kadar küçük olamaz. Baca görevi gördüklerini düşünüyorum ama ucu kapalı ters V şeklindeler. Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aslında çoğu ocaklık için yapılır çünkü şömine benzeri bir ısınma sistemi var yüksek olmasının nedeni de ateşin sıçrama olasılığını azaltmaktır. Ancak yanyana bir kaç tanesi benim de şimdi dikkatimi çekti en kısa zamanda araştırıp belirtecem

      Sil
  4. Merhaba,
    Bahis ettiğiniz mahkeme vukuatı hangi kaynaktan alınmıştır acaba? Teşekkürler...

    Haluk

    YanıtlaSil

 
Copyright 2010 İstanbul