1954 kışı |
1954 kışı |
Biri "İstanbul Boğazı'nın bir zamanlar buzlanma nedeniyle tıkandığını biliyor musun?" dese güler geçeriz. Bırakın karı yağmurun bile zor yağdığı bir şehirde buzlanma nedeniyle boğazın tıkanması biraz hayalperestçe gelir. Takvim yaprakları 24 Ocak 1954'ü gösterdiğinde İstanbul boğazı buzlanma nedeniyle tıkandı. Her şey Tuna nehrinin buz tutmasıyla başladı. Aşırı soğuk nedeniyle parçalanan buz parçaları Karadeniz'i aşarak boğazlara kadar geldi. Birbirine yapışan buz parçalarının oluşturduğu manzara görenleri hem hayranlığı hem de hayrete düşerecek kadar etkiliydi. Uzun zamanın ardından yaşandığı için hayretle karşılansa bile bu. boğaz'da yaşan ilk buz istilası değildi aslında. M.S 401'de Arkadius zamanındaki donma 20 gün sürmüş Haliç ve Boğaziçi'ni baştan sona dondurmuş. Çiçeği burnunda başkentinin boynuzuna(İnek boynuzu, Boğazın antik kaynaklarda geçen adı) mezar sessizliği asmıştı. Asıl 8. Yüzyıl çok ağır geçmiş ve 4 sert kışa sahne olmuştur. 739 yılında bir donma daha olmuştur. 755'teki kışta Karadeniz kıyılarının, bütün Haliç'in, hatta Marmara'nın kuzey kesiminin baştan sona buzlarla kaplandığına dair belgeler var.763 yılında ise Karadeniz'i kaplayan buzlar koparak Boğaz'a yıyılmış günlerce Boğaz kapalı kalsada bir nevi açılmıştır çünkü halkın hatta hayvanların iki yakayı yürüyerek geçtikleri rivayet edilir. Ancak bu buzlar erimeye başlayınca kayarak Sarayburnu'na kadar gelip surları paramparça ettiği de bir efsane olarak dilden dile gelmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilk büyük don olayı 9 Şubat 1621'de gerçekleşti, yine Boğaziçi ve Haliç dondu. Genç Osman dönemine rastlayan bu dönem tarihçi Naima'nın yazdığına göre şubatın başından 16'sına kadar hiç durmadan kar yağmış. Boğaz tamamen donmuş, ancak buzun ortasında dere halinde küçücük bir akıntı kalmıştır. Bu sırada Sarayburnu'ndan Üsküdar'a yürüyenler olduğu gibi bu kervana at arabalarınında dahil olduğu söylenir, hatta kıyamet alemeti diye halk arasında korku da yaşattığı söylenir. 1669 ve 1687 yıllarında İstanbul'u yeniden ziyaret eder soğuk hava. 1687'de 50 gün boyunca kapatmış Dersaadet yollarını kar. Pek çok evin damını çökerttiği hatta Bitpazarı'nı dolduran kar yüzünden satıcıların dükkanın çatısına çıkıp oradan satış yaptığına dair söylentiler de vardır. İstanbul'un son büyük kışlarından biri de 2. Abdülhamid döneminde 1878 yılında yaşanır. Haliç yine donar buzların üzerinde Eyüp Bahariye Mevlevihanesi dervişlerinin sema ederek Karağaç'a geçtiği bilinir. İstanbul'u bu tarihten sonra iki büyük kış daha görür: 1929 ve 1954. 1954 yıllarında yaşanılan kışı yazımın başında belirtmiştim ama 1929 kışı ki hatırlayanlar tarafından efsane olan bir kıştır. 5 Ocak ile 8 Mart 1929 tarihleri arasında İstanbul`u etkisi altına alan fırtına; limandaki gemileri birbirlerine çarpıp, kıyıya sürüklemiş. Evleri yıkmış, çatıları uçurmuş...
Evsiz barksız insanlar soğuktan donarak can vermiş, şehir suyu şebekesi donmuş, yangınlar çıkmış ancak su olmadığı için neredeyse mahalleler yanıp, yok olmuş. Geceleri aç kurtlar, yaban domuzları inmiş şehir merkezine.
Soğuk gerçekten dayanılır gibi değildir. Kasaplar etleri testere ile kesmek zorunda kalacak, İstanbulular Topkapı Mezarı`na götürdükleri cenazeleri gömemeyip, orada bırakıp ancak ertesi günü defnedebileceklerdi. Bu iki ay içinde sokağa çıkmak zorunda olan ve düşerek kolunu, bacağını kıran binlerce İstanbullunun başına gelenleri söz konusu bile etmemekteyiz.
1929 kışından kareler
Yazı: İBB yayınları, Mustafa Armağan "Karlı Bir İstanbul Sohbeti", Cengiz Kahraman "1929 Kışı: Bir Şehir Efsanesi" adlı eserleri ve yazılarından derlenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder