Şehr-i İstanbul

3 Haziran 2011 Cuma

Mimar Sinan ile Nazım Hikmet'i Buluşturan Cami: HÜSEYİN AĞA CAMİİ

Hüseyin Ağa Camii

Cami İstiklal Caddesi'nde yer almaktadır. Taksim'den İstiklal'e girildiğinde yaklaşık 200 metre aşağısında sağda uzun bir duvarın içerisindeki ağaçlarıyla ilk bakışta bahçeden farkı olmayan fakat kapısındaki yazı göze çarpınca yaşadıklarıyla, şahitlik ettiği olaylarıyla daha doğrusu koca bir tarihiyle ifade 
etmeye başlar camimiz kendini...




1594 yılında Galata Sarayı ağalarından Şeyhülharem Hüseyin Ağa tarafından  yaptırıldığı bilinen camii ilk yapıldığında kubbeli imiş şuan ise düz damlıdır. Zamanla harap olan cami 2. Mahmud tarafından yenilettirilmiştir.


Yangına maruz kalan camiye Suzan Hanım adlı bir hayırsever yeniden can vermiştir. Cami bugünkü şekline 1938'de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından getirilmiştir.

Taksim'in o yoğun kalabalığına ve gürültüsüne karşı sığınacak bir yer isteyenlerin Mimarların Ustası ve Mısraları Dize Getiren Nazım Hikmet gibi şahsiyetlere kucak açan ve bir o kadar da içine kapanık camimizin minaresi bile bulunduğu mekanın furyasından çekinircesine mütevaziliğinden taviz vermemiş ve kısa kalmıştır.



İstiklal Caddesi'nde pek göze çarpmayan bu cami avlusunda iki büyük değerli şahsiyeti ağırlamış ve kendini ölümsüzleştirmiştir. Öncelikle Mimar Sinan'ın eseri şeref buyurmuşlardır. Cami Mimar Sinan'ın vefatından sonra yapılsa da Koca Sinan'ın mimarisi Kasımpaşa Sinan Paşa Camii yıkılınca, o camiden kalan tek eser olan şadırvan teşrif etmiştir, Ağa Cami'ye.



Yıllar sonra 1921’de Nazım Hikmet'e soluk aldırır camimiz. Mütareke günlerinde Beyoğlu Rumlar tarafından Yunan bayraklarıyla donatıldığını görür ve hüzünlenir... Güzel vatanının Rumlar tarafından istilasına gönlü el vermez atar kendini Ağa Camii avlusuna... Nazım’a açar kollarını bu garip camimiz. Nazım Hikmet’in haykırışı ölümsüzleşir bu avluda...


 Havsalam almıyordu bu hazin hali önce

Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce

Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım;
Allahımın ismini daha çok candan andım.
Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen!

Böyle sokaklarda ki, anası can verirken,

Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var...

Böyle sokaklarda ki, çamurlu kaldırımlar,

En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini,
Üstünde aşüfteler yükseltiyor sesini.

Burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor,

Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor.

Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu,

Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu


Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen

Bir arkadaş bulurdun ruhumu görebilsen!

Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster

Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer
Bir gün harap olmazsa Türkün kılıç kınıyla,
Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla!






Son olarak cami içini ihtişama bürüyen hatlar, son büyük hattatlarımızdan İsmail Hakkı Altunbezer'e aittir.



GİDECEK ARKADAŞLARIMIZA KÜÇÜK BİR UYARI !!!

Camide 2011 yılı içerisinde restorasyon çalışmaları hasebiyle pek ibadet yapılmıyor ve yetkililerden edindiğim bilgi kadarıyla ayakkabı hırsızlığı çok oluyormuş. Aman DİKKAT !

Bu mekanı keşfetmem Mustafa Armağan'ın, Osmanlıyı İmparatorluk Yapan Şehir adlı çalışması vesile olmuştur
Şehr-i İstanbul Facebook Sayfasını

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Copyright 2010 İstanbul